Özgün

Terry Pratchett
“Diskdünya”

DiskDünya, adından da anlaşılabileceği gibi disk şeklinde bir dünyadır. Ama genel olarak bundan daha ilginç bazı özellikleri vardır. Öncelikle bu disk şeklindeki dünya, isimleri Berilia, Tubul, Great T’Phon ve Jerakeen olan dört filin sırtında durmaktadır. Dahası, bu filler ise, cinsiyeti konusunda hala bir netlik bulunmayan, ortalama bir kıta boyutlarındaki beyninde belirlediği bir hedefe doğru kararlı yüzgeç darbeleri ile ilerleyen kozmik kaplumbağa A’Tuin’in kabuğuna yerleşmiş durumdadırlar. Dünyanın etrafını saran okyanus, doğal olarak, diskin kenarından uzayın boşluğuna dökülmekte ve dünyanın (…ve fillerin …ve kaplumbağanın) etrafında dönmekte olan güneşin ışıkları ile birleştiğinde bu sonsuz şelale muhteşem bir manzara sunmaktadır.

1983 yılında işinden arta kalan zamanlarda yazmış olduğu DiskDünya’nın ilk kitabını (Büyünün Rengi, The Colour of Magic) çıkaran Terry Pratchett devam eden günlerde o kadar ilgi gördü ki, dördüncü DiskDünya kitabı olan Mort’u 1987 yılında bitirdiğinde işini bırakıp, yazarlığı tam zamanlı bir iş haline getirmesi gerekti. Fantastik dünyasını, kendine has mizahi anlatımı ile aktaran Pratchett’ın pek çok DiskDünya kitabı çok satan listelerinde ilk sıraya yerleşti.

Hiçbir şekilde gerçekçi olma gayesi olmasa da ve genelde gerçeküstü bir görünüm çizse de, DiskDünya’nın esnek yapısı Pratchett’a gerçek dünyadaki pek çok konuyla dalga geçme şansını sunuyor. Ve bu Pratchett’ın mizah konusundaki üstün yeteneği ile birleştiğinde ortaya tadına doyumsuz kitaplar çıkıyor. DiskDünya serisini en iyi anlatacak cümle sanırım şudur: Zeki kurgusu ve ince esprileri ile topluluk içinde okunduğunda, yüzünüze yerleşecek sabit sırıtma nedeniyle dış dünyadan garip göz dikmelere veya ilginç yorumlara maruz kalmanız kuvvetle olasıdır.

DiskDünya’nın ilk turisti olan İkiçiçek ve onun rehberi beceriksiz büyücü Rincewind’in maceraları ile başlayan ve dünyayı kurtarlamaları ile devam eden seri oldukça ilginç ve eğlenceli olaylara ev sahipliği yapıyor. BÜYÜK HARFLERLE konuşan ÖLÜM’ün insanları öldürmekten sıkılıp yeni arayışlara yönelmek için çırak almasından, mesleği olsun diye katillik okuluna gönderilmiş ama babası ölünce alelacele firavun yapılan Teppic’e, sinema dünyasına adım atan simyacılardan, devlet politikalarına meraklı cadılara kadar epey bir yelpaze mevcut…

Otuzdan fazla kitabı bulunan serinin henüz ilk dokuz kitabı Türkçe olarak yayınlandı. “Acaba tüm seriyi Türkçe olarak görmeye ömrüm yeter mi?” gibi soruları akla getirecek kadar da ızdırap verici bir hızla üstelik…


{Bu yazı tarafımdan yazılmış olup, Gerekli Şeyler isimli derginin ikinci sayısında yayınlanmıştır. Bunu yazmamın sebebi ise Copyright gibi meselelerle pek yakın olmamamdan kaynaklı haberim olmayan herhangi bir sorunun, varsa, bana bildirilmesi içindir}