Can bir şaraptır, insan onun destisi;Beden bir ney gibidir, kan o neyin sesi.Hayyam, bilir misin nedir bu ölümlü varlık:Hayal fenerinde bir ışık pırıltısı.
Ah, Tanrı dünyayı yeniden yarataydı,Yaratırken de beni yanında tutaydı;Derdim: Ya benim adımı sil defterinden,Ya da benim dilediğimce yarat Dünyayı.
Tekkede, medresede, manastırda, kilisede,Bir cennet cehennem kaygısıdır sürüp gitmede.Oysa yüce varlığın sırlarına eren kişiBunların tohumunu uğratmaz düşüncesine.
Zaman başımıza bir çorap örmeden,Gelin dostlar, içelim içebilirken.O ecel çavuşu dikildi mi tepeneBir yudum su iç bakalım, içebilirsen.
Ben şarap içiyorum, doğrudur;Aklı olan da beni haklı bulur:İçeceğimi biliyordu Tanrı,İçmezsem Tanrı yanılmış olur.
Gerçeği bilemeyiz madem, ne yapsak boş;Ömür boyu kuşku içinde kalmak mı hoş?Aklın varsa kadehi bırakma eldenBu karanlıkta ha ayık olmuşsun, ha sarhoş.
Şarabım, kâsem, sevgilim, bir de çimen;Bırak bana bunları, al cenneti sen.Cehennemmiş, cennetmiş, kuru laf bunlar:Kim gitmiş cehenneme, kim dönmüş cennetten?
Gelip de eskiyenler, yeni gelenler,Hepsi gider bugün yarın, birer birer;Kimselere kalmamış bu eski dünya:Kimi gitti gider, kimi geldi gider.
Ölüp yok olma korkuların saçmaYoktan vara yükselen dalga oldukça;Sevgiyle İsa gibi dirilmişsin sen;Ölüm yok artık sana dünya durdukça.
Ben kendiliğimden var değilim bu varlığımla;Kendim çıkmış değilim elbet bu karanlık yola;Bir başka varlıktan gelmiş bendeki varlık:Ben dediğin kim ola, nerde, ne zaman var ola?
Şarap küpü önüne serdik seccademizi;Şarap yakutuyla adam ettik kendimizi;Umudumuz, meyhanede yeniden bulmakCamide, medresede yiten günlerimizi.
Feleğin çarkı dönmeyecek madem muradımca,Gökler ha yedi kat olmuş, ha sekiz, bana ne?Ölüm bütün isteklerimi yok ettikten sonraHa dağda kurt yemiş beni, ha mezarda karınca.
Can yoldaşı dostlar çekildi gittilerEcel çiğnedi hepsini birer birerYan yana oturmuştuk hayat sofrasınaBizden birkaç kadeh önce sızdı gittiler.
Yokluk suyuyla ekilmiş tohumum benimGam ateşiyle tutuşmuş yanar yüreğimAlındığım toprağa verilmeden önceDünyanın serseri yelleri önündeyim.
Bin bir tuzak kurarsın yolun üstüneAdım atma yakalarım dersin bir deBir zerre var mı dünyada yönetmediğinNeden asi dersin kendi yürüttüğüne?
Tanrı evrenin canı, evrense tek bir bedenMelekler bu bedenin duyuları hep birdenYerde gökte canlı cansız ne varsa birer uzuv:Budur Tanrı birliği, boştur başka her söylenen.
Tanrı gönlünce yaratır da her şeyiNeden ölüme mahkûm eder hepsini?Yaptığı güzelse neden kırar atarÇirkinse suçu kim kime yüklemeli?
Bu dünyada nedir payıma düşen, hiçNedir ömrümün kazancı felekten, hiçBir sevinç mumuyum sönüversem hiçimBir kadehim, kırılsam ne kalır benden, hiç
Bu dünyaya kendi isteğimle gelmedim ben;Şaşkınlıktan başka şeyim artmadı yaşarken.Kendi isteğimle de gidiyor değilim şimdi,Niye geldik kaldık, niye gidiyoruz bilmeden.
Bu kubbe altındaki bin bir belâyı gör;Dostlar gideli boşalan dünyayı gör;Tek soluk yitirme kendini bilmeden;Bırak yarını, dünü, yaşadığın anı gör.
Bize şarap ve sevgili, size cami kilise;Sizler cennetliksiniz, cehennemliğiz bizlerse;Kader böyleymiş neylersin, kimsenin suçu yok:Kim ne karışır ezel nakkaşının işine?
Benim varlığım senin yaptığın bir nakış;Türlü garip renklerini hep senden almış;Kendimi düzeltmeğe nasıl varsın elim:Senden güzelini yapmak bana mı kalmış!
Ömer Hayyam - Dörtlükler (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Çeviren: Sabahattin Eyüboğlu)