Alıntı

Pyotr Kropotkin
“Anarşi: felsefesi -ideali”

Halkın zihniyeti - insanların beyinlerinden geçen binlerce görüşün toplamı - şunu da hissetmektedir ki, eğer patronun işgücünü satın alma ve denetleme rolünü devlet üstlenmek zorunda kalırsa, bu da iğrenç bir zorbalıktan başka bir şey olmayacaktır. Halk insanı soyutlamalarla akıl yürütmez, somut terimlerle düşünür, bu nedenle, “devlet” soyutlamasının fabrikadaki ya da atölyedeki dostları arasından devşirilen çok sayıda memur biçimini alacağını hisseder ve bu durumun onların erdemleri üzerindeki etkisini bilir; bugün mükemmel arkadaşken, yarın katlanılmaz idareciler olurlar. Ve, yeni kötülükler yaratmadan mevcut kötülükleri ortadan kaldıran bir toplumsal yapı kurmak ister.

Bu nedenle, kollektivizm kitleleri asla heyecanlandırmadı, kitleler sürekli olarak komünizme geri döndüler; fakat, kırklı yılların Jakoben otoritarizminden ve teokrasisinden giderek daha çok kurtulan bir komünizme, özgür, anarşist komünizme.

Daha fazlasını söyleyeceğim. Bu çeyrek yüzyılda Avrupa sosyalist hareketinde karşılaştığımız olaylar üzerine fikir yürüte yürüte, modern sosyalizmin liberter komünizme doğru adım atmaya mecbur kaldığını; ve bu adım atılmadıkça halkın ruhundaki işaret ettiğim belirsizliğin, sosyalist propaganda çabalarını felç edeceğine ister istemez inanıyorum.

Sosyalistlerin, tüm topluluk üyelerine maddi yaşam garantisi sağlamanın toplumsal devrimin ilk eylemi olması gerektiğini, olayların zorlamasıyla artık kabul ettikleri kanısındayım.

Fakat, sosyalistler bir adım daha atmak zorundalar. Bu garantinin devlet tarafından değil, tamamen devletin dışında ve onun müdahalesi olmaksızın sağlanması gerektiğini de kabul etmek zorundalar.

[…]

Şu an sahip olduğumuz araç ve gereçlere sahip bir komünist toplumda zenginliğin olabilirliğinden hiç kuşku yoktur. Kuşkuların ortaya çıktığı noktalar şunlardır: İnsanın tüm davranışları devlet kontrölüne tabi olmadığında böyle bir toplum var olabilir mi? Avrupa toplumlarının, bunca fedakarlık pahasına bu yüzyılda elde edebildikleri azıcık kişisel özgürlüğü de refaha erişmek için feda etmek gerekmeyecek mi?

Bir kısım sosyalist, devletin sunağında özgürlüğü kurban etmeden böyle bir sonuca varmanın olanaksız olduğu kanısındadır. Bizim de dahil olduğumuz diğer bölümü ise, tersine, ancak ve ancak devletin ortadan kaldırılmasıyla, bireyin tüm özgürlüğünün elde edilmesiyle, özgür birleşmeyle, mutlak anlamda özgür ortaklık ve federasyonla komünizme - toplumsal mirasımızın ortak mülkiyetine ve tüm zenginliklerin ortak üretimine - varabileceğimiz kanısındadır.

[…]

Anarşistlerin geleceğe dair bir düş dünyasında yaşadıkları ve bugünün dünyasına gözlerini kapadıkları sık söylenen bir şeydir. Belki de, bugünün dünyasını fazlasıyla görüyoruz, gerçek renkleriyle hem de, yakamızı bırakmayan bu otoriter önyargılar ormanında baltayla dolaşmamızın nedeni budur.

Bizler ne hayal aleminde yaşıyoruz, ne de insanları olduklarından daha iyi hayal ediyoruz, onları oldukları gibi görüyoruz. Bu nedenle, insanların en iyisinin bile otoritenin uygulamalarıyla özde kötü kılındığını; “güçler dengesi” ve “yetkilerin denetimi” teorisinin, iktidara sahip olanların, aşağıladıkları “egemen halk”ı, yönetenin kendileri olduğuna inandırmak için ürettikleri ikiyüzlü bir formül olduğunu ileri sürüyoruz. Biz insanları tanıdığımız için, yokluklarında insanların birbirlerini boğazlayacaklarını düşünenlere şöyle sesleniyoruz: “Sınırdışı edilirken, ‘yoksul tebam bensiz ne yapar?’ diye haykıran kral gibi düşünüyorsunuz.”

[…]

Yönetilenlerin ve yönetenlerin erdemlerini ölçmek için iki ayrı ağırlığımız, iki ayrı ölçümüz yoktur; biz kendimizin de hatasız olmadığını ve içimizdeki en iyilerin iktidar uyguladıklarında hızla çürüdüklerini biliyoruz. İnsanları oldukları gibi kabul ediyoruz - insanın insanı yönetmesinden bu nedenle nefret ediyoruz ve buna son vermek için, yeterli olmasa da, tüm gücümüzle çalışıyoruz.


Pyotr Kropotkin - “Anarşi: felsefesi - ideali” (Kaos Yayınları, s27-29 & s35-37)